Bir çoğunuz daha doğrusu beni tanıyanlarınız bilirsiniz, doktorların bile daha çok erken dediği bir yaşta meme kanseri ile mücadele ettim... Ne o süreçte ne de şimdiye kadar kendimi daha zinde tutacak hiçbir çabam olmadı... Belki psikolojik belki bıkkınlıktır bu... Ama artık herkes bilsin... Bilsin ki ben dönemeyim vazgeçemeyim... Şuan da tedavi görenler için ufak bir tavsiye... Öyle onu ye bunu yap diyemem o lanet mide bulantısı kolay kolay geçmiyor... Tedavi bitip aylar geçmeden ağızınızdaki plastik tadı gitmiyor... Ama en iyisi ayran, yoğurt... Bana en iyi ayran geldi... Tedaviye gitmeden önceki gün başlıyordum iki gün durmadan içiyordum... Zaten başka da birşey süremiyordum ağzıma... Su bile iğrenç geliyordu... Ben ki çayı çok severim o süreçte çay bardağım hep doluydu ama hiç boşalmıyordu... Sabunlar, kolonya, nane, kekik hepsi hepsi iğrençti o dönemde... Hala daha bazen alırım kokusunu... Nerdeyse 3 sene geçti üzerinden... Neyse şimdi kendimi toplama sürecine giriyorum... Çünkü doktorlarım artık kendime iyi bakmam için dünyanın en iyi sebebin sundular bana... Bir çocuk sahibi olabilirim... İzin verdiler... Yapmam gereken o kadar çok şey varki... En başta ben hiiiç sigarayı bırakmadım... Öyle hemen kızmayın... Onca sıkıntıyı çekip nasıl hala içersin demeyin... Bende dert bir değildi... Madem buraya geldi konu biraz açayım... Ben ocak 2012 de ameliyat oldum... Şuabt ayında kemoterapim başladı... Aynen doktorumun dediği gibi oldu sevgililer gününe saçsız girdim... :) Çok üzülmemiştim hatta hiç üzülmemiştim, hiç ağlamamıştım ve ayrıca bırakmıştım sigarayı... Ama hiçbir şey benim beklediğim gibi gitmedi... İkinci kemoterapi çok sarsmıştı... Çok ağladım çok bağırdım... Bu duruma en çok annem üzüldü... Ve sonuç ben 3 hafta sonra 3. kemoterapiye gitmeden önce ayın kitleden annemde çıktı... Her ne kadar hormonal de deseler psikolojik kısmının ağırlığı öğrenmiş olduk... İşte o zaman yıkıldım... Kendi acılarınız yakmıyor canınızı... Ama sevdiğiniz olunca dünya duruyor.... 3. tedavide 1 hafta sürdü sıkıntım... Geçtiği gün annem için çapaya gittik... O kadar dikkat et denilen dönemde ben 3 gün 3 gece çapada koştum... Gece dörtlerde kan taşıdım labatoruarlara... Doktorlar annemi kontrole geldiklerinde önce bana bakıyorlardı çünkü bitkin vaziyette yatıyordum onun yatağında... Ne saçım vardı ne kaşım... Suratım bembeyaz... Annem 70 yaşındaydı ameliyat olduğunda... Ona sadece radyoterapi verildi... 1 ay hergün gittik hastaneye ki son dönemlerinde ben gidemedim yanında... Çünkü terslikler bitmiyordu... O kadar yoğun ve karmaşık ki atlıyorum anıların sırasını... Annem ameliyat sonrası enfeksiyon kaptı... İltihaplandı yarası... Evime yakın hastahaneye gittik hergün... Ben antibiyotik kullandığım süreçte evde annem ve nişanlım ağır grip geçirdi ve yine ben taşıdım onları sırayla her akşam hastahaneye.... Neyse annemin iltihaplı döneminde her gün şırıngayla iltihap çekip pansuman yapıldı hemşireler bana sen gelme ne olur diyordu... O ortamda bulunmamalıydım ama başka çarem yoktu... Bir gece annem 40 dereceyle hastahaneye yattığında artık daynamadım bahçede hüngür hüngür ağlayıp yaktım sigarayı... Evet çare değildi ama duramıyordum ayakta... Abim yanımda yapma Demet diye beni tutmaya çalışıyordu... Neyse bu süreçte geçti... Ben 6 kür tedavimi aldım... Tam bitti diyordum ki haziranın başında nişanlım ağır bir trafik kazası geçirdi... Kafasını resmen patlatmıştı, yoğun bakımda yatıyordu... Ben yine ağlamadım... Başının sağ tarafında zımbalar vardı, burnu tamponlarla kocaman olmuş ve yoğun bakımdan tamografiye giderken tanınmayacak haldeydi... benim önümden geçip gitti ve ben tanımadım... Çok sonra farkettim o olduğunu... Günler, haftalar bu kez onun için geçti hastanede... Ben yine rezil hallerdeydim artık kirpiklerim bile yoktu suratıma beyaz bile diyemem renksizdim... Sonuçsa tüm bunlardan 2 ay sonra evlendik... Müthiş bir inatla düğünümüzü yaptık... her tarafımız yapay, hepsi takmaydı... benim kafamda peruk eşimde idareten takılmış dişler vardı... Ama çok mutluyduk... İşte tüm bu sebeplerden ben hiç bırakamadım sigarayı... Şimdi bundan sonraki yazılarda o illetten kurtulma denemelerim ve vücudumu toparlayıp çocuğa hazırlanma sürecim olacak... Pes etmicem... Yorulmadan, bıkmadan belki sadece hayallere tutunarakta olsa ek bir tedaviye gerek kalmadan hayırlısıyla alıcam çocuklarımı kucağıma... Hepsini buradan sizlerle de paylaşacağım... Ve son olarak size bir kaç resim... O günlere dair... Eşim görmese bari hiç hoşlanmayacak bu durumdan... :) Şimdi eklerken reimlere baktım daaaa ben hep güldüm... Allahıma onlarca yüzlerce binlerce kez şükürler olsun ki beni güldüren insanlar ile birlikteyim...
Demet,
YanıtlaSilÖncelikle sana ve eşine, ayrıca annen Nilüfer Teyzeye de geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum. Şu an şu dakika tesadüfen durumunuzu öğrendim ve çok çok geçmiş olsun. Ne yazık ki bu hastalık tamamen ani üzüntü ile vücüdun zayıf noktasından deri dışına çıkmaya çalışır, ama bunu başaramadığı yerde içeride kendine bir yer eder ve biz bunu ne yazık ki uzun süre farkedemeyiz. Bazen de bedenimiz hastalığın başladığını bize bağırır ama onu da duymazdan ve görmezden geliriz. Çünkü etrafımızdaki olayları ve insanları kendimizden daha değerli ve önemli buluruz. Bildiğim tek bir şey var: Ne tür bir hastalıkla karşılaşırsan karşılaş, yaşama sevincini ve gelecek günlerin yaşadığın andan çok daha güzel olabileceğini, kısacasını umudunu kaybetme ve hayata sıkı sıkı sarıl. Yaklaşık 25 yıl önce, ilk olarak Dilek Ablanı ve sonra sizleri Aile olarak tanıdım ve o zamandan beri sizleri seviyorum. Her ne kadar çok sık görüşemesekte, ailenizden birini gördüğüm zaman çok yakın bir dostumu-kardeşimi görmüş gibi hissediyorum. Beni hatırlayıp hatırlamayacağını bilmiyorum ama, yinede bu satırları yazmak istedim.
Tekrar çok çok geçmiş olsun, sana ve ailene......
Emine POSTACI